Bu Blogda Ara

27 Aralık 2016 Salı

UNUTMANIN 20 ALTIN VE ÖNEMLİ KURALI

1)      Onu unutmanız gerekiyormuş gibi düşünmeyin. Bunu bir zorunluluk haline getirirseniz zaten unutamazsınız. Beyininiz ister istemez unutmaya odaklanacak ama buna odaklanırken de asıl başkahraman unutmaya çalıştığınız kişi olacak.

2)      Duygusal şarkılar dinlemeyin.

3)      Çivi çiviyi söker düşüncesi ile yeni flört arayışlarına girmeyin. Elbette hayata küsecek değilsiniz. Yeni ilişkiniz olacak. Ancak bunu ilişkiniz biter bitmez yaparsanız, karşınızdaki insanı unutmak istediğiniz insanla kıyaslama içerisine gireceksiniz. “O olsaydı böyle olurdu.” “O olsaydı şunu yapardı” “Onunla olduğum kadar mutlu değilim” “Onsuz olmuyor, yapamıyorum” tarzında hep onunla alakalı cümleleri içinizden geçirirsiniz. Sonuç? Unutmak isterken aslında daha sık hatırlamış olacaksınız.

4)      Bu işe yarayan bir yöntem. Eğer ki yaparsanız olumlu sonuçlar muhakkak ki alacaksınız. Bir insanı neden unutmak isteriz? Bize zarar verdiği, üzdüğü, canımızı yaktığı içindir şüphesiz…  Bütün çabalarımıza rağmen unutamıyoruz çünkü ya çok seviyoruz ya da bizde bıraktığı etkilerle savaşamıyoruz. O halde unutmak için de birçok nedenimiz vardır. İşte bütün bu hatalar yanlışları içeren bir mektup yazın kendinize. Size karşı yaptığı yanlış ne yaptıysa küçük büyük demeden yazın. Bu hatalar ve yanlışlar yüzünden sizin çekmiş olduğunuz sancıları aslında bunları hiç hak etmediğinizi ve istediğiniz hayatı detaylı bir şekilde yazın. Her canınız yandığında her üzüntüye ya da ayrılık nöbetlerine yakalandığınız zaman mektubu açın ve okuyun. O zaman gerçekleri tekrardan hatırlayacak düşünceleriniz ve duygularınıza yön verebileceksiniz.

5)      Ayrılan taraf ister siz olun ister o olsun. Hiç fark etmez hiç bir dakika bile durmayın her yerden engelleyin. Engellediğiniz zaman her şeyden önce beni arayacak mı düşüncesi ortadan otomatik olarak kalkmış olacak. İkincisi tükürdüğünüzü yalamak istemeyeceksiniz. Ona yazmak sizin açınızdan daha da zorlaşacak böylece ister istemez bu süreçte kendinize yardım edeceksiniz. Üçüncüsü ve en önemli sosyal medyada sürekli onu görmek sorunda olmayacaksınız. Zaten bu maddeyi özellikle yapmazsanız süreç uzar da gider.


6)      Yalnız kalmamalısınız. Yalnız kaldığınız an demek düşündüğünüz an özlediğiniz an demektir. Haklı sebeplerle ayrılmış olsanız bile ayrıldığınıza pişman olduğunuz an demektir. Tam aksine hiç olmadığınız kadar sosyal olmanız gerekiyor. Uzun zamandır konuşmadığınız arkadaşlarınızı aramalısınız. Farklı insanlarla farklı aktiviteler yapmalısınız.


7)      Evet, biliyorum özellikle uzun soluklu bir ilişkiniz olmuşsa eğer mutlaka ortak tanıdığınız insanlar olacaktır. Bir müddet onun seninle tanıştırdığı arkadaşlarınızla görüşmemeniz gerekiyor. Çünkü illaki ya konu açılacak ya da onlarda onu anımsatacak birkaç bir şey olacak istemsizce.


8)      Anıları yakın, yırtın, yok edin. Ah biliyorum! Ayrılıkta en zor olanıdır anıları çöpe atmak. Belki alınan üç-beş parça bir şeyi anında yok edebilirsin. Ama ya yaşadıklarınız. Gittiğiniz yerler yaptığınız şeyler hep gözünüzün önünde. Beyniniz size sürekli bu anımsama oyununu oynuyor. İzin vermeyin! Asla ve asla bunu kabullenmeyin. Hatta mümkünse derhal  ( madde 4’ü) gözden geçirin. Ayrılıkta en zor olandır anıları anımsamamak. Şöyle düşünün. Daha iyi şeyler yaşayabilirsiniz. Her şey iyi ya da kötü olan her şey zamanı gelince yaşanacak ve bitecek. Sizler ayrıldığınız insanla tekrardan yolları birleştirseniz bile çektiğiniz o koca koca sorunların yanında o anıların değeri yitik olacak. Bu şekilde düşünün ve bu anılar konusunda kendinize gelin!


9)     Tarzınızda değişiklikler yapın. Biz kadınların genelde zaten mutlaka yaptığımız bir şeydir. Ya saçımızı değiştiririz ya kaşımızı J Kadın- erkek hiç fark etmiyor aslında. Böyle durumlarda en iyisidir tarz değişikliği. İnsanların gözü ister istemez sizin üzerinizde olması size tatminlik duygusu kazandırır. Kendinize güveniniz gelir ve daha güçlü hissetmeye başlarsınız.


10)   Bir konuda ya da alanda kendinizi daha fazla yoğunlaştırın, geliştirin. Mesela çalışıyorsanız işinizde ev hanımıysanız evinizde ya da genç ve bekârsanız bir hobide kendinizi geliştirin ve hedefler koyun. Bu hem zaman geçirmenizi sağlayacak hem de daha önce başaramadığınız şeyleri başardığınızı görünce sizi motive edecektir.


11)   Spor yapın. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim sporun insana etkisini. Kendinize bir hedef belirleyin 1 aylık rutinler oluşturun. Daha fit olacağım, daha güzel ya da daha seksi olacağım diyerek kendinizi teşvik edin. En önemlisi ertelemeyin bu rutinlerin dışına çıkmayın.



12)   İnsanın kendi beynine mesaj gönderebildiğini herkes biliyordur. Peki, size şunu söylesem… Bu mesajı 21 gün boyunca sürekli beyninize gönderirseniz 21 günün sonunda beyniniz bunu algı mekanizmasına kabul ettirir ve bunu kendiliğinden otomatik olarak tekrar etmeye başlar. Nasıl yapalım? Diyorsanız eğer size bir örnek verebilirim hemen.  Her sabah her akşam kendinize şu sözleri söyleyin yüksek sesle “Evet, ben bir şeyler yaşadım ve gördüm. Sonucunun her zaman iyi olacağını varsaydım fakat olmadı. Kötü sonuçlandı. Bundan sonra yapmam gereken tek şey bu düzeni iyi bir şekilde devam ettirebilmem. Ben artık daha iyiyim. Daha çok mutluyum. Daha iyi olacağım daha mutlu olacağım. Bu dünyaya yaşamaya görmeye keyif almaya geldim. Yaşıyorum ve görüyorum ki bundan keyif alıyorum. Kimsenin buna engel olmasına izin vermiyorum”



13)  Gülümseyin. İyisine de, kötüsünü de hayatta sizi aşırı kızdırmayacak her şeye gülümseyin. Böylece kalbiniz hem taşlanmaktan korunur hem de emin olun kendinizi daha güçlü hissedersiniz. Uzmanlar gülümsemek hakkında açıklayıcı yorumlar getirmiş. “Gülümsediğimizde stres hormonlarının salgılanması yavaşlıyor ve depresyona girmekten kurtuluyoruz. Beyinde salgılanan endorfin hormonları yani mutluluk hormonları hızla artmaya başlıyor.”


14)  Affedin. Affetmezseniz kurtulamazsınız. Affetmezseniz eğer kalbinizin hep bir kısmı boşlukta kalır, kırık kalır. Sizi yüceltir affetmek eğer siz yücelirseniz, güçlenirsiniz. Biliyorsunuz, bu süreçte en çok istediğimiz şeydir güç. Güçlü olup dimdik ayakta kalabilmeyi isteriz her zaman. Güçlü olun ve ayakta kalın.



15)  Meditasyon yapın. Üstelik bunu kurslara para harcayarak yapmanıza gerek yok. Meditasyonun insan üzerinde gerçekten çok olumlu etkileri var. Düzenli bir şekilde yaptığınız zaman size sağladığı faydaları çok rahat bir şekilde hissedebileceksiniz. Bunun için yapmanız gereken tek şey internetten bir meditasyon kaydı bulup, kulaklıklarınızı takıp sessiz sakin ve loş bir ortamda rahat bir yere uzanmak. Eğer ki bunu gerçekten yapmak istiyorsanız yorumlarda benimle paylaşırsanız size birkaç meditasyon kaydı önerebilirim.


16)  Sürekli en sevdiğiniz yemekleri yiyin. O kadar büyük zevk alacaksınız ki, yaşamanız gerekiyor. Hatta bu yemekleri siz yaparsanız üstelik hem zaman geçireceksiniz hem de bir kez daha başarınızla mutluluk duyacaksınız.


17)  Sürekli bakımlı olun. Bakımlı olmak kendinizi her şeyden önce iyi hissetmenizi sağlayacak. Kendiniz ile daha barışık olacaksınız. Daha iyi gülümseyebileceksiniz. Mesela dışarıya daha çok çıkmak isteyeceksiniz ister istemez. İyi görüneceksiniz İltifat almak size iyi gelecek.


18)  Alkol içmeyin demeyeceğim. Size iyi gelecekse sosyal ortamda olmak şartıyla hafif çakır olabilecek kıvama kadar dostlarınızla içip eğlenebilirsiniz. Hatta dans edin J İçinizde kalan ne varsa hepsini gerçekleştirin.


19)  Yeni bir diziye başlayabilirsiniz. Yeni bir diziye başlamak sizin yine aynı şekilde o boş zamanınızı doldurmaya çalışmanızı sağlayacaktır. Yerli yabancı dizi ve film önerisi istiyorsanız da yorumda benden fikir alabilirsiniz.


20)  Ünlü şairlerin yazarların kitaplarını okuyun. Tanınmış, ebedileşmiş başyapıtlarda hayata dair öyle güzel mesajlar var ki… Belki aradığınız şey o kitaplar arasındadır. Abartmıyorum! Gerçek söylüyorum. İllaki sizi anlatan ya da size yol gösterecek olan ipuçları o sayfalar arasındadır


En önemlisi metanetli olun. Kimseyle birlikte doğmadınız kimseyle birlikte de ölmeyeceksiniz. Ayrılık bir gün elbette gelecekti. Zaten mutlu değildiniz ki ayrılık gerçekleşti. Bunları düşünün. Şükürler olsun ki yaşayabileceğiniz güzel bir hayat var. Öyle hastalıklar, öyle hayatlar var ki siz derdinizden utanırsınız. O yüzden kendinize söz verin. “Artık geriye kalan hayatımı onun için heba etmeyeceğim” …


Hoşunuza gittiyse beğenmeyi ve takip etmeyi unutmayın
©Her hakkı saklıdır. 

25 Aralık 2016 Pazar

MUTLULUĞUNUN İRONİSİ

     Hayatta bir insana çok değer verdik de ne oldu? Hüsrana uğramadık mı, üzülen değer görmeyen taraf biz olmadık mı? Elimizle ördüğümüz, emekler harcadığımız , büyük kışlar yaşarken bile bir an olsun inşa etmekten vazgeçmediğimiz o kalemiz yıkılmadı mı? Yıkıldı, kendiliğinden değil. O çok sevdiğimiz insanlar yıktı her şeyimizi. Belki bir defa değil de birkaç defa görmüşüzdür o dipleri.
  Bizler kendimizi toparladıkça dağıtmaya bayıldılar. Verdiğimiz o değerlerle kendilerini kaf dağına çıkardılar. Ne geçti ki ellerine… Ne kazandırdı bizleri yerle bir ettiler de. Bu tarz insanlar gönül gözü kör olan insanlar. Seni ateşe atarlar sonra zannederler ki seni bulutlar üzerine çıkardılar. Bizde saf salak bir şekilde devam ederiz ateşlere atılmaya… Ee alışmışız bir kere yanmaya gözümüz ne olursa olsun hiçbir şey görmez.
ask

  Ama yeter! Bir yerde dur demek gerekiyor. Bir yerde durup düşünmek gerekiyor. Değer gördüğün kadar değer vermezsen üzülürsün. Ne öyle üzüldük büzüldük başka insanlar için. Ne gerek vardı? Kimdi ki onlar böyle harap ettik kendimizi? Herkesin paşa gönlünü bekledik, herkesin kalıbına göre şekil aldık. Kukla olduk kukla! Ve bundan haz aldık. Çünkü sevgi büyük haz verir.
  Şunu düşündük, beynimize hep şu mesajı gönderdik. “Bu insan hayatımda olmazsa bende olmam.” “Yaşayamam bu insandan sonra ben.” “Onsuz olamam.” Anılar böyle gitti geldi gözünün önüne. Yaptığınız güzel şeyler, gittiğiniz yerler… “O yerlere ya onsuz gidersem?” düşüncesi sizi yedi yedi bitirdi. “Başlayamam bir daha toparlayamam yeniden sevemem” dediniz. Yani? Daha mı iyi acı çekmek. Asla değil.
 Hatırlarsın sonra… Ondan önceki yaşantını. Nasılda mutlu olduğunu. Sonra özlersin, özlersin, özlersin. Yeniden gülebilmek istersin, yeniden kendin için yaşamak istersin. Yeniden görmek istersin. Yeniden hayata tutunmaya karar verirsin…

  Yaparsın da, mutlu olursun. Ama hiç affetmezsin. Bu dünyada inanırsın ki bu hesap bir gün kapanacak. Sen mutlu olacaksın ama o hiç olamayacak…  

19 Aralık 2016 Pazartesi

10 TAVSİYE İLE MUTLU OLABİLECEĞİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ ?

   Mutluluk , hepimizin hayattaki amacı ve tek isteğidir. Hepimiz mutlu olmak için elimizden geleni yaparız. Bazen o püf noktaları yakalayamayız. Ben çok mutsuzum biraz mutluluk istiyorum diyorsanız size söyleyeceklerim var. 

1) Mutlu olmak için önce kendinizi sevmelisiniz. Her şeyden daha çok herkes'den daha çok. Kendinizi sevmezseniz başka bir şeyi sevmeniz zaten mümkün olmayacaktır. Unutmamanız gereken bir gerçek daha var ki başkalarını kendinizden daha çok seversiniz sonunda üzülen ne yazık ki siz olacaksınız.

2) Sorumluluklarınızı yerine getirin. Hiçbir şeyi ertelemeyin. Ertelediğiniz her şey içinize mutlaka dert olacak , sonuçları canınızı sıkacak. Ertelerseniz , kaybedersiniz. Ertelemeyip , yapmanız gereken her şeyi zamanında yaptığınızı bir düşünün , size kalan zaman ve gönül rahatlığı olacaktır.

3) Kararları mantığınız ile verin. Duygusal olarak verilen kararlar ani kararlardır. Duygular değişebildiği gibi verdiğiniz kararın doğruluk payı da değişecektir. Karar vermeden önce durun ve düşünün.

4) Kendinizi ödüllendirin. Gidin ufakta olsa kendinize bir şey alın. Bu sizi mutlu edecektir emin olabilirsiniz. 

5) Çok klişe olacak biliyorum ama spor yapın :) Sporun mutluluk hormonu salgılanmasındaki gösterdiği artışa etkisini bilmeyen yoktur. Ayrıca spor yaparak olumsuz şeyleri düşünmek yerine dikkatinizi size iyi gelebilecek daha farklı şeylere yöneltmiş olursunuz. Hem de düzenli spor yaptığınızda aynadaki fit yansımanıza bir öpücük göndermiş olursunuz :)

6) Eğer ki mutlu olmak istiyorsanız yapmanız gereken en önemli şeylerden biri de hayatınızdan size mutsuzluk veren insanları derhal çıkarmanız olacaktır. Sizi mutsuz edenler sizin iş , sosyal yaşam , aile ortamınızda kısaca tüm maneviyatınız da huzursuzluklar yaratacaktır. Sizi eğer ki üzüyorsa hayatınızda olmasının hiç bir değeri yok , bunu sakın unutmayın.

7) Sıfır beklenti sonsuz mutluluğu hayat felsefesi haline getirin. Kimseden mümkünse maddi ve manevi beklentiniz olmasın. Bu hayatta teksiniz sadece sizsiniz. Hayal kırıklığı insanı derinden yaralar. , Beklentilerinizin boşa çıktığını gördüğünüzde kırılan hayalin yarası canınızı çok acıtacaktır.

8) Kendinizi eve , yalnızlığa kapatmayın. Evet yalnız kalmak iyidir. Zaten bekar bir insansanız bunu zaten gece yatağınıza yattığınızda yapıyorsunuz şüphesiz. Kendinizi eve kapatmak kafanızda kuracağınız düşünceleri de beraberinde getirir. Kurdukça kurarsınız... Bunun yerine çıkın gezin gezebildiğiniz kadar. Temiz bir deniz havası alın , o havayı içinize çekin. Bu hayatın değeri bu şekilde daha iyi biliniyor. 

9) Az eşya çok huzur , az insan sonsuz huzur... Özellikle mantığıyla değil de daha çok duygularıyla hareket eden insanlar için bu tavsiyem. Az eşyanın neden huzur verdiği zaten kanıtlanmış bir gerçek. Sevdiğimiz değer verdiğimiz en az bir insan , bizi üzecek ve bizi kıracak bir hareket yapmıştır muhakkak. Bu insanların sayısı ne kadar az olursa bu üzülme kırılma ihtimali de azalıyor. Bunun yanında çok fazla insanla etkileşim içerisinde bulunmak sizi zihinsel anlamda yorabilir.

10) Hayata yönelik bir hedefiniz olsun. Hedefler bizi her zaman daha güçlü yapar. Gideceğimiz noktayı iyi biliriz ve bu yolda yaptığımız tatlı hırs bize hayattan daha çok zevk almamızı sağlar. Bir amacımız olur. Güne bir amaç ile uyanırız ve problemlere daha az odaklanırız. Bu da sizi daha mutlu bir insan yapar. Çok büyük hedefler belirleyin demiyorum elbette... Örneğin "bir günde 8 bardak su içeceğim" şeklinde bir hedef koyabilirsiniz. Günün sonunda bunu başarıyor olabilmek inanın size mutluluk verecektir.

"Mutluluk size gelmez , siz ona gideceksiniz" 

Beğenmeyi ve takip etmeyi unutmayın :)

12 Aralık 2016 Pazartesi

TÜKENMİŞLİĞİN YAZDIRDIĞI BİR YAZI




   Şimdiye kadar hep iyi niyetler suistimal edildi öyle değil mi ? Evet hep suistimal edildi. Kimin yüzünden. Tabi ki de buna izin veren kendimizin....

   Eğer ki insanlara kendinden çok değer verirsen sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın. Bizler insanların üzerinde baskı kurmaya kendimizi insanlar arasında bir şey sanmaya bayılırız... Genelde bunları az değer verdiğimiz insanlara istemsizce yaparız. Çünkü o insanın üzerinde bir egemenlik kurulmuştur artık bir şekilde pekte demokrasi olmayan bir yönetim şekliyle yönetmek gerekmektedir. İşte sende eğer ki hak etmeyene hakkettiğinden fazla değer verirsen bu yönetim şekline seve seve razı olacaksın. Çünkü değer veriyorsun , bu insana karşı aşırı milliyetçisin ve terk edip gidemiyorsun... 

   Ters orantı var yani sizin anlayacağınız . Değer arttıkça kendi çapınızda ki egemenlikte dahil olmak üzere tüm yönetim haklarınız ellerinizden alınır. Benim aslında değinmek istediğim noktalar çok farklı... Asıl yazmamda ki amaç nasıl olur da bu tarz şeylere izin verdiğimiz. Nasıl olur da bizden tamamen bağımsız olan insan ya da insanların  gelip benliğimiz de yeni bir Cumhuriyet kurmasına nasıl olur da göz yumabiliriz ? Aklım almıyor , işler genelde hep kontrolsüzce gidiyor. Kendine engel olamıyorsun , o insanın olmayan büyüsüne olmayacak şeylere kapılıp gidiyorsun gözlerin kapalı... Gözlerini açtığında ise kendini dipsiz bir kuyu da hissediyorsun. 

   Seni gören bazı insanlar kendi fikirlerini açık bir şekilde paylaşır seninle. İnsanlar akıl veremeye bayılırlar. Kendilerini o an mükemmel bir akıl hocası yerine koyarlar ve asla senin işine yaramayacak saçma sapan şeyler söylerler. Ve olur da önemli bir şey söyler diye de dinlemek zorunda kalırsın ne yazık ki... 

   Yalnız kaldığında da düşünürsün uzun uzun... Sahi ya sence bundan daha kötüsü olabilir mi hayatında ? Olamaz ! Bundan daha kötüsü asla olamaz. Eski yaşantını özlüyorsun değil mi , ben özlüyorum. Değerini bilemediğimiz ne kadar güzel şeyler varmış. Acı sandığımız şeyler sinek ısırığından ibaretmiş. Bunu geç oldu ama anladık....

   Şimdi önümüzde bir yol var. Bu yolda  bu acı çekilecek , mecburiyetten... Geriye dönüş imkansızdır , zamanı geriye alabilir misin ki ? Yol devam ediyor , bir müddet gittikten sonra ikiye ayrılacak. İşte o an o iki seçenekten biri vazgeçiş olacak. Vazgeçecek kadar güçlü müyüz bilmiyorum. Ama savaşacak kadar cesuruz. Çünkü korkmuyoruz , uzun bir yoldan geldik ve yolda hep savaştık. Eğer ki bu iki yol ayrımına geldiysek hala ayaktayız. 

   Karar verirken hiç bir zaman kendimi düşünmediğimizden bu haldeyiz. İşte o yol ayrımı kendimiz için karar verme zamanı... Kendin için yaşayacaksın bu dünyada , her nefesin hakkını vereceksin...


Bir Vazgeciş Hikayesi

Belki bir gün olmadık zamanda ummadığın anda aklına geleceğim. 
Benim şimdi yandığı gibi hislerim , seninde yanacak. 
Bir keşke saracak başından ayak parmak uçlarına kadar. 
Keşke diyeceksin; ben iyikilere koşarken... 

Arayacaksın beni ellerinde ve teninde. Ne getirecek ki beni geriye söylesene .  
Amalar keşkeler ne kadar yetecek arkama baktırmaya .

Yetmez , hiç bir bahane fazla gelmeyecek geri döndüğünde . 
Her sevgi haykırışınsa az gelecek benim "sen" mantığıma. 
Bilirim ki o sen zamanında beni ağlatan. 
Ölümün her saniyesini bana acımasızca tattıran bir sen olduğunu iyi bilirim. 

Acıyacak elbette ki benim de yüreğim 
Sana karşı koymak , sana sırt çevirmek en zor hali olacak dünyanın. 
Yapamam sanacaksın , umutların vezir olacak pişman kalbinde. Oysaki benim hesaplarım padişah olmuş sevgimin ülkesinde. 

Yaparım , bir bir yoksayarım haykırışlarını. Ne verebilirsin ki bana geçmişten ? Hadi bana geçmişten zamanlar ver. 
Acı mı , ayrılık mı yoksa bir avuç yalnızlık mı vereceksin bana.  
Dön arkana git diyeceğim sana uzaklardan. Gideceksin ... 
Bu sefer de gideceksin , öyle bir gideceksin ki gittiğin yolun ortasında kalbinde ki o acı seni serecek yere sereserpe... 
Ne sen benim şehrime varabileceksin ne de kendi yoluna gidebilceksin. 
Öyle de vuracak gözyaşlarım işte sana .



Çağla Çetinkaya
2013 

8 Aralık 2016 Perşembe

İnsanların En Büyük Besin İhtiyacı : EGO

   Hayır hayır tabiki de ego ile özgüveni birbirine karıştırmıyorum. Karıştırmakta istemem bu insanları tanımamı zorlaştırır. 
   Biliyorsunuz ki insanların belli başlı nefisleri vardır. Bunların asla önüne geçemezler aslında asla demek yanlış olur. Çok nadir insanlar bunların önüne geçmiş durumdadır. 
Ego , "aslına bakarsak ben sizden üstünüm, ben basit biri değilim, beni küçümsemeyin psikolojisinin getirdiği bir durumdur " şeklinde tanımlanmıştır.
Kesinlikle katılıyorum , hangimiz bir ortamda daha üstün daha güçlü , daha işe yarar olmak istemeyiz ki ? Genelde daha az egolu insanlar böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında karşısındaki kişi kendisine çok komik ve vasat gelmektedir. Eğer sizde benim gibi bir insansanız bu aşırı egolu insanlardan kurtulmak adına yada üzerimizde ki etkisini minimuma indirmek adına bir egosavar planı yapmak gerekmektedir.

 
    İşte Kural:1 size...  Egolu bir insanı görmezden gelmek aslında egonun etkisini en çok azaltan bir savar tekniğidir. 

  Kural :2 Mesela genelde hep kabul etme taktiğini uygularlar . '' Tamam sensin'' der geçiştiririz. 
Asla yapmayın. Bu onu her zaman bir kat daha fazla egolu yapacaktır. Dediklerine katılmayın. Katılmazsanız her şey onun bildiği gibi olmadığını ona hissettirirsiniz. 

 Kural :3  Arkadaşlar , gerçekten ama gerçekten muhatap olmayın. Çünkü bu insanlar ciddi anlamda lüzumsuz insanlar. Genelde kendi çıkarları dışında bir şey düşünmezler. O yüzden illaki çok yüz yüze geliyorsanız bir önceki maddeyi uygulayın.

 Kural :4 Onun bu aşırı bencil hal ve hareketlerinden gerçekten çok sıkıldığınızı ona ifade edin. Bir şekilde gösterin. Eğer hafif mantığı varsa zaten kendinde bir tiksinme hissi oluşur. ' Ne yapıyorum ben ya tarzında ' 

Ve en önemlisi , bir çizginiz olduğunu ona gösterin. Çizginizin sınırlarında da ego olduğunu bilmeli , bilmeli ki böyle insanlar size yaklaşırken iki kere düşünsün.


Okuduğunuz için teşekkürler , eğer yazımı sevdiyseniz beğenmeyi unutmayın :)